Sayfalar

13 Aralık 2012 Perşembe

Nur topu gibi bir gözlüğümüz oldu :)

Bizim şimdiye kadar farkedemediğimiz, okuldan gönderilen genel sağlık kontrolü kağıdı üzerine, sağlık ocağındaki kontrolde farkedilen göz bozukluğumuz çıktı ortaya.

İlk önce kabullenemedi gözlük takmayı, çünkü okulda arkadaşları dalga geçermiş...
Taa ki ikna etmek için eve gelir gelmez internetten çocuklar için olan renkli gözlük çerçevelerini gösterene kadar.
Biraz da bunun gayet normal olduğunu ve gözü bozuk olan herkesin gözlük takması gerektiğini anlatınca kabullendi.Ama renkli çerçeveler daha etkili oldu sanırım.

Bu durumun en çok işimize yarayan kısmı ise, gerçekten işe yarıyor mu bilmem ama, havuç yemeyen çocuğun artık havuç yiyor olması :)

Teyzeleri, amcaları, arkadaşları, O'nu görünce "çoook yakışmış" deyin olur mu?Malum utanıyoruz da biraz :)

3 Aralık 2012 Pazartesi

Oldu da bitti Maaşallah!

Büyüdüğünde O'nun yaşamasını istemediğimiz korkuyu, stresi biz yaşadık bugün Anne-baba olarak.

Ucundan aZıcık gitti!




15 Kasım 2012 Perşembe

Eyvah! Kızım okumayı öğreniyor!

"Eeelllaa" diye bağıra bağıra okuma mücadelesi veriyor kendince.
Bağırmak niye anlamadım , ama karşıdan bakınca komik görünüyor.
Bu Ela bi süre başımıza bela olacak gibi görünüyor :)

Yazı başlığında "Eyvah!" Dedim çünkü , alışveriş merkezlerindeki şu hiç haz etmediğim sakız makinelerinin üzerindeki "1 tl ile çalışır" yazısını "arızalıdır lütfen kullanmayınız! " yazıyor diye yutturamayacağız artık.

Elif iç ses: Bütün makinalar da arızalı mı olur kardeşim!
;)

25 Ekim 2012 Perşembe

En güzel Bayram bu Bayram :)

Bizim için daha bi güzel bu Bayram.
Dört dörtlüküz :)

Hepinize kazasız belasız güzel bir Bayram dileriz.

Küçük adamımız da ellerinizden öper:)

28 Eylül 2012 Cuma

Yeni hayat...





























Ablamız okulda...
Minik prensimiz de mışıl mışıl uyuyor.

Bir günlük evdeki şlere ara verip buraya attım kendimi.

Dün itibariyle 1. ayımızı bitirdiğimiz şu günlerde , şu zamana kadar rahat geçirmeye çalıştığım, fakat zaman zaman şu adından bile hoşlanmadığım "Lohusalık" şeysi denilen moda girsem mi girmesem mi bi türlü bilemedim.

Artık yazın son demlerini yaşadığımız şu günlerde, insanlar bir yerlere giderken, balkona çıkıp arkalarından bakıp iç geçirmek, gezmeyi seven biri olarak çok zor geliyor bana.

Onun dışında evde olunca anladığım bir şey var ki, çalışmanın evde olmaktan daha güzel olduğu.Evet çalışırken evde kalmaya hasret kalan ben bile bunu söylediğime şaşırıyorum.

Evde hiç bitmeyen şeyler çamaşır, ütü , toz alma , yemek yapma....
Bütün bunları haliyle artık bir solukta yapamıyorum ufaklıktan dolayı.Uyandığında, o anda yaptığım işe ara verip , karnını doyurmak, altını temizlemek, biraz oynayıp tekrar uyutmak, geri döndüğümde o işten kopmama sebep oluyor.

Üstüne üstlük birkaç gündür ablamızın grip olması , dünden bu yana bende oluşan vücut kırgınlığı ve boğaz ağrısı , geçen hafta babamızın böbrek taşı düşürmesi, ufaklığın birkaç gündür artan gaz sancıları, benim uykusuzluktan ağrıyan başım da bu lohusalıktan çıkmamıza son 10 gün kala acaba girsem mi şu moda dememe sebep olmaya başladı...

Bütün bu olumsuzluklara rağmen tabiki iyi giden şeyler de var.
Mesela, ablamızın sorunsuz bir şekilde okula, öğretmenine ve arkadaşlarına adapte olması, eve gelen miniği çookkkk ama çokkk sevmesi (maaşallah ) , ağladığı anda hemen yanında olması ve ilgilenmesi, ben kardeşinin bezini değiştireceğimi farkettiği anda hemen ihtiyacım olan şeyleri kendi isteğiyle bana geitrmesi çok hoşuma gidiyor.Sanki küçük bi anne.
Ayrıca dün yapılan 1. ay kontrolünde minik beyin boy, pos, kilo, sağlık, hepsinin gayet iyi olması...
Hele birde o evdeki missss gibi bebek kokusu en güzeli...
Birde bütün bunlara ilaveten :) 10 gün sonra kuaföre gideceğim günü hayal ederek kendimi teselli ediyorum.O, saça sürüldüğünde deriye verdiği soğukluğunu, pis kokusunu özledim boyanın...Saçma belki ama özledim valla :)

Bütün bunlar geçicek biliyorum... Yeni hayat güzel, hemde çokkkkk!



17 Eylül 2012 Pazartesi

Okul heyecanı....






Geçen hafta başladık okula gitmeye aslında, ama önlüğü giymeyince okul gibi gelmemiş sanırım bize.
Sen bugün o önlüğü giydiğinde 6 yıl öncesine gittim bende...
Oysa daha düne kadar kucağımdaki minik adam kadardın, şimdi büyüdün ve kendinle birlikte okul heyecanını bize de yaşattın...

Asıl heyecanı önlüğü alındıktan sonra başladı.
Yıkadık, ütüledik askıya astık.
Geçen hafta hergün sordu bıkmadan "Anne önlüğümü giymeme kaç gün kaldı" diye.
Dün de kırtasiye alışverişi yapılınca sabırsızlık, heyecan iyice arttı.

Gece 04:00'te uyandı....
-Babaaa artık hazırlaniyim miii, geç kalırmıyız?

Yatırdık, tekrar ....

06:30'da uyandı....
Yine...
-Babaaa artık hazırlaniyim miii, geç kalırmıyız?


Yatırdık, tekrar ....

07:30 'da uyandı...
-Babaaa artık hazırlaniyim miii, geç kalırmıyız?

Saat 12:00'ye kadar zor beklettim...

-Hadi bakalım, hazırlanıyoruz! dediğimde yerinden fırladı hemen :)

Benden hiçbir yardım almadan tek başına giydi bütün kıyafetlerini büyük bir hevesle.

Saçlarını bağladık ve maaile gittik okulumuzun ilk gününde ablamızın yanında olmaya...

Okul bahçesinde beklerken düğüm düğüm oldu boğazım, gözlerim doldu, utandım, tuttum kendimi ağlamayamadım.

Eve geldim acısını çıkartıyorum şimdi. :)

Canım kızım, inşallah okul hayatında hep böyle sevinç gözyaşı yaşatırsın bize ve dilerim okul heyecanın bugünkü gibi hiçççç bitmez...

Tüm minik, büyük bütün öğrencilere başarılı bir öğretim yılı dileriz....




25 Ağustos 2012 Cumartesi

Sanırım doğum öncesi son post...

 
 
Bugün bizim evlilik yıldönümümüz.
Tam 10 yıl oldu....
Zaman su gibi akıp geçiyor, sanki herşey daha dün gibi.
Bir ömür boyu beraber sağlıkla ve huzurla bir yastıkta olmak dileğiyle....
Tabiki büyük kuzu ve minik kuzuyla.....




Bu arada minik prensimizin gelmesine de 1 gün kaldı...

Pazartesi sabah 07:45'de hastane yollarına düşeceğiz...

3 kişi çıktığımız evden 4 kişi dönmek üzere....

İnşallah herşey yolunda gider, bize dua edin sağlıkla gidip sağlıkla dönelim...

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Yeni hayat yaklaşırken....

Evdeyiz, ama bir türlü bilgisayar başına geçip bloga girmek içimden gelmiyor bu ara.
Nedensiz bir soğukluk var aramızda.
Arada bir yazı yazayım diyerek kendi bloguma giriyorum, sonra da bakıp bakıp çıkıyorum, sizlerin bloglarını da gezmeye çalışıyorum ama çoğu zaman yorum dahi yazamıyorum nedense :( Dileğim en kısa zamanda bu durumun geçmesi...

Minik prensimiz de artık gelmek için sabırsızlanıyor.Çok çokkk fazla hareketli bir bebek , doğduğunda da böyle olursa işimiz çok zor olacak gibi geliyor.Gece gündüz hiç uyumuyor , hep hareketli.Dolayısıyla bende uyuyamıyorum.Sanırım uykusuz günler bizi bekliyor :)

Artık 37. haftanın içindeyiz.Bebeğin kıyafetlerini yıkayıp ütüledik, hastane valizimiz, bebeğin yatağı, bebek şekerleri, ablamızın hastanede giyeceği kıyafet, benim ve ablamızın tacı vs.. vs...yani bütün hazırlıklarımız artık tamam sayılır.
Bugün de fotograf makinasını boşaltıp pillerini de fulledikten sonra herşey tamam olacak inşallah.

Geçtiğimiz çarşamba günü doktor kontrolümüz vardı.Herşey iyi giderken maalesef plesentada kireçlenme olduğunu söyledi doktorumuz.Bu yüzden de bebek çok fazla kilo alamamış.Bu çarşamba tekrar kontrole gideceğiz bakalım eğer kilosunda çok değişiklik yoksa bayramdan önce küçük misafirimiz aramızda olabilir belki.Dileğim zamanında olması....

Bu arada bizde Elif'cikle evde keyifli vakit geçiriyoruz.Sabahtan Elif'in yüzme kursuna gidiyoruz birlikte, daha sonra ise evde birlikte birşeyler yaparak vakit geçiriyoruz.
Kardeşinin şekerlerini yaparken, çamaşırlarını yıkayıp ütülerken, hastane valizimizi hazırlarken, herşeyde ama herşeyde yardım etti.Herşey hazır olunca artık daha çok sabırsızlanmaya başladı :)



Bir kısım sıkıntıdan yapılanlar....Biz Elifcikle buna, Derya Baykal saati diyoruz aramızda :))







Bakalım çarşamba günü neler olacak...
İnşallah herşey ikimiz için de sorunsuz bir şekilde yürür ve ben  doğum öncesi bir post daha yazabilirim ...



12 Temmuz 2012 Perşembe

Kısa kısa.......




Çokkkkk uzun zamandır yazamadık.
Okullar kapanmadan yazmıştık en son.

Bu aralarda Okul gösterileri geçti, mezuniyet törenleri yapıldı fakat biz yogunluktan ve yorgunluktan hiçbirini yazamadık.
30 Haziran tarihi itibari ile artık doğum iznine ayrıldım.
Ayrıldıktan hemen sonra bütün evin boya işi başladı.
Yaklaşık 2 gün sürdü, 3. gün dip köşe temizlik yapıldı.
Temizlikçiler çıktı arkalarından valizimizi hazırlayıp bizde çıktık Bodrum yollarına.
Birkaç gün dinlenmeden sonra Elifcik'in yüzme kursu başladı.Sabah 08:00 de evden çıkıyoruz eve dönüşümüz belli değil.Bazen arkadaşlarımızla birlikte takılıyoruz, bazen hemen eve geliyoruz derken doğru dürüst birşey anlayamadık daha tatilden.
Yorucu ama keyifli günler geçiriyoruz.

Bu arada içimdeki çocuk da artık 33 haftalık oldu.
Gece uykularımız hiç yok denecek kadar az olduğu için gündüzleri de sıcaktan ve uykusuzluktan dolayı yorgunluk çekiyorum.
Önümüzdeki hafta ufaklık için alışverişe çıkılacak.Aldıklarımız yıkanıp ütülenecek ve artık hastane valizimiz hazırlanacak.

Şimdi benimn Elifcik'i yüzme kursundan almaya gitmem lazım, ordan da arkadaşlarla kahvaltıya gidicez.Eve kaçta giricez bakalım :)

Hayırlı cumalar, mutlu haftasonları.....

25 Mayıs 2012 Cuma

Daldan dala bir yazı...

Biz bu aralar pek uğrayamıyoruz buralara ve sizlere.
İş yoğunluğu, büyüyen karın dolayısıyla oluşan yorgunluk sebebiyle.
Eve gider gitmez gün sonuna doğru hafif de olsa şişmiş olan ayaklarımı uzatıp dinleniyorum. Bilgisayarın başına pek oturma fırsatımız olmuyor.

Bu arada 26. haftamıza girdik artık.Ufaklık çok iyi, herşey yolunda, ikimizde sağlıklıyız çok şükür.
Fakat hala bir isim bulabilmiş değiliz.

Ablamız ise bu aralar çok heyecanlı, artık okulun son zamanları ve uzun zamandır çalıştıkları gösteriye az kaldı.Cumartesi günü gösterimiz ve mezuniyet törenimiz var.Sanırım ben O'ndan daha çok heyecanlıyım.

Ayrıca hava müsaade ederse bu pazar İzmir'e gidiyoruz.İlk önce çocuklarla birlikte Doğal Yaşam Parkını gezeceğiz, daha sonra istikamet İkea.Doğal Yaşam Parkından sonra İkea'da gezmek için ne kadar halimiz kalır bilmiyorum.İkea'dan ablamıza yatak alacağız , ayrıca ufaklıkların odasını düzenlemek için seçtiğim birkaç alınacak listesi var.Yavaş yavaş hazırlıklar başlayacak artık.

Şimdilik bu kadar.En kısa zamanda sık sık buralarda olabilmek ümidiyle....

Hayırlı Cumalar, sıcacık , GÜNEŞLİ haftasonları...


Aşağıdaki resim, Salı günü "Okul öncesi Eğitim Şenliklerinde" yaptıkları gösteriden....




 

15 Mayıs 2012 Salı

Evde bir rüşvetçi kedi var :)

Biz O'na odasını toplaması için ya da herhangi bir işi yapması için hiç rüşvet teklif etmedik.
Nereden, kimden duyduysa, pazar günü babasına;
-"Babaaa odamı toplarsan sana  bi 100' lük veririm " demiş.

İşini biliyor aslında, yoksa üçkağıtçı mı demeli bilemedim.
Ama ne yalan söyliim hoşuma gitti. :)

30 Nisan 2012 Pazartesi

KAЯIŞIK........

Bu ara günler yoğun ve stresli geçmekte.
Hamileliğimin de 22. haftasına girmiş bulunmaktayım.
En son geçtiğimiz cumartesi günü gördük minik kuzuyu.
Şimdilik herşey yolunda gidiyor.
Zaman azaldıkça her konuda terdeddütlerim de artmaya başladı.
Acabalar, nasıl olurlar, ya olmazsalar, nasıl yetişirimler beynimde dolaşmaya başladı şimdiden.
En çok merak ettiğim şey ise sevgi konusu...
İlk göz ağrımıza olan sevgimiz azalacak mı, yoksa daha da artacak mı?
Ailemize katılan miniği de, aynı ilk göz ağrımız kadar çokkk sevecekmiyiz?
2 çocuklu hayatta bizi neler bekliyor?
Evimizin minik ablası bu yıl ilkokula başlamalı mı? Eğer yeni çıkan bu 5 yaş yasasında mecbueiyet yok ise, biz başlatmama taraftarıyız.Eğer mecbur ise hangi okula gitmeli?
2. bebeğimize kim bakacak?
Ben 2 çocukla çalışmayı yüzüme gözüme bulaştırmadan becerebilecekmiyim?

Doğumdan önce bütün evin bekleyen temizliğinin telaşı da apayrı bir sıkıntı maalesef.
Bütün ev boyanacak, iğneden ipliğe heryer, herşey temizlenecek....
Ve o yaz sıcağında ben bütün bunların üstesinden nasıl geleceğim?
Çok mu kafama takıyorum acaba, yoksa bunları şimdiden düşünmem normal mi bilmiyorum ama  zor, yoğun, yorucu, fakat sonunda bir o kadar da keyfli günlerin olacağını (olmasını) ümit ederek kendimi teselli etmeye çalışıyorum.

Zaman geçtikçe içimdeki çocuk da büyüyor :).....







23 Nisan 2012 Pazartesi

Bugün 23 Nisan....

En kıymetli varlığımız olan ÇOCUKLARIMIZIN ve tüm Ulusumuzun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun...........



İçimdeki çocuk da çokk coskulu bugün. Hissetmiş olmalı :))

19 Nisan 2012 Perşembe

Okunası güzel bir yazı....

Facebook'da gördüm ve paylaştım, okuyup duygulandığım, bazı şeylerin değerini kaybetmeden bilmemiz gerektiğini hatırlatan çok güzel bir yazı.
Daha çok kişinin de okuması gerektiğini düşündüğüm için burada da paylaşmak istedim....


Bu akşam eve geldiğimde Eşim Akşam yemeğini servis ediyordu. Elini tuttum ve ona söyliyeceğim şeyler olduğunu söyledim. Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. Ve yine Gözlerinde o korkuyu gördüm.

Bir an da kasıldım ağzımı acamıyordum ama düşüncelerimi söylemem lazımdı. Ben boşanmak istiyorum. Sinirlenmedi Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu.

Bir cevap veremedim ve buna çok sinirlendi elinde ki Çatal Bıcakları fırlattı. Bana bağırdı ve Adam olmadığımı söyledi. Bu akşam tek kelime konuşmadık. Eşim bütün Gece ağladı. Farkındaydım Evliliğimiz ne olacağını merak ediyordu, ama onu tatmin edecek birşey söyliyemiyecektim. Ben jane'e aşık oldum, eşimi sevmiyorum artık.

Bu vicdan azabıyla bir Evlilik sözleşmesi hazırladım, Evi, Arabayı ve Şirkettin 30% ona vercektim. Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı. 10 yıl hayatımı paylaştığım bu Kadın bana yabancı olmuştu. Onun harcadığı zamana ve enerjiye üzülüyordum, ama geri dönemezdim, Jane'e çok aşık olmuştum. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu benim beklediğim bir tepkiydi. onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir aklımdan geçiriyordum boşanmayı, bu fikir bende saplantı haline gelmişti ve şimdi bu duyguyu daha da güclü hissediyordum ve doğru karardı.

Bir sonra ki akşam eve geç gelmiştim ve Eşimi Masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve Akşam yemeğini yemeden uyumaya gittim. Jane ile geçirdiğim o kadar saat beni yormuştu. Bir ara uyandım ve onu hala yazı yazarken gördüm Masa da. Ama bu benim Umrumda değildi ve başımı cevirip uyumaya devam ettim. .

Ertesi sabah bana Şartlarını yazı halinde sundu. Benden hiç birşey istemiyordu, sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsade istedi ve bu zamanda normal bir Aile gibi davranmamızı istedi. Bunun sebebi Oğlumuzun 1 ay sonra Sınavların olması ve bu dönemde ona bu yükü bindirmemekti. Bu kabul edilebilinir. Birşey daha vardı, benden onu Evlilik Gecesinde onu kapıdan içeriye nasıl taşıdığımı hatırlamaktı, ve 1 ay boyunca her sabah onu Yatak odasında Kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi gecmesi acısından, kabul ettim.

Sonra bu şartlardan Jane bahsettim, yüksek ses ile gülüp bunun çok sacma olduğunu ve eninde sonunda Boşanmayı kabul etmek zorunda kalacağını söyledi.

Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri Fiziksel temasda bulunmadık. Bu sebepten ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz arkamızda duruyordu ve alkış yapmaya başladı 'Babam Annemi kucağında taşıyor' bu onu çok sevindirmişti, Sözleri canımı acıtmıştı... Yatak odasından Evin Kapısına kadar 10 metre taşıdım. Eşim gözlerini kapatı ve kulağıma'Oğlumuza boşanmamızdan bahsettme' diye fisildadı. Bende başımı öne eğerek tamam dedim, ve içime bir üzüntü çöktü. kapı önünde onu bıraktım Eşim Otobüs durağına gitti ve onu İşe götürecek olan Otobüsü bekledi. Bende tek başıma Ofise gittim.

2. gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti. eşim başını Göğüsüme yasladı, ve onun kokusunu duydum. Birden Eşime uzun süredir bakmadığımı anladım. Ve onun Evlendiğim zama ki kadar Genc olmadığını farkettim. Yüzünde hafif cizgiler oluşmuş saclarına ak düşmüştü. Gecen yıllar öylesine yanından geçmemişt, O an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum.

4. Gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. Bu bana Hayatının 10 yılını Hediye eden Kadın.

5. gün bu güven duygusu daha da büyümüştü. bundan Jane bahsettmedim. Günler geçtikce onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antreman dan dolayı dı bu.

Bir Sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim. İsyan ederk her gün kıyafetlerin biraz daha bol geliğini söyledi. Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini farkettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Birden yüzüme yumruk gibi vurdu. Bu kadar Acıyı ve Üzüntüyü Kalbinde taşıyordu. farkında olmadan başını okşadım. O an Oğlumuz da geldi ve ' Baba Annemi taşıman lazım ' dedi. Bu hayatımzın bir parcası olmuştu, Babasının Annesini odadan Kapıya taşıması. Eşim Oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı. Ben başımı cevirdim, son anda kararımdan vazgecmek istemiyordum. Onu kucağıma aldım ve Yatak odasından Kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı Evlendiğimiz gün gibi.

Artık Huzursuzlanmıştım bu kadar kilo vermesinden. Son Gün onu kuçağım da taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve Eşime Hayatımızda ki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim. Ofise gittim arabadan fırladım kapıyı kilitlemeden bunun için zaman yoktu. Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve Merdiven den yukarı koştum, yukarı varınca Jane kapıyı actı. Ona Karımdan boşanmayacağimi söyledim.

Şaşkın bir ifadeyle elini anlıma koydu ve ' Senin ateşin mi var' diye sordu. Üzgünüm Jane ama ben artık boşanmak istemiyorum dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdan dı. Şimdi aklıma geldi ki, ona Evlendiğimiz Gün kapıdan içeri taşıyınca ömrümün sonuna kadar Sadakat yemini verdiğimi........ Jane olayı anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı. Hemen aşağa koşup ilk Çicekciye gidip Eşime bir Buket çicek aldım, üzerinde ki Karta da'''Seni her Sabah hayatımın sonuna kadar taşıyacağim'''' .

Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde Çiceklerle yatak odasına gittim ve Eşimi yatağın üstünde Ölü buldum. Eşim aylardır Kanser ile savaşıyordu ve ben Jane ile ilgilenmekten bunu farketmemiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, beni Oğlumun bana negativ tutumundan korumaya çalışmıştı . En azından Oğlumun gözünde iyi bir Eş olarak kalmamı istemişti.

İlişkide ki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar çok paralar değil . bunlar hayatı kolaylaştırır ama asla Mutluluğun temeli olamazlar.

İlişkine zaman ayır ve ilişkinin güven ve huzur anlamına gelecek şeylere meşgul ol.

Mutlu bir beraberlik yaşa.

BİRBİRİMİZİN DEĞERİNİ UNUTMAMAK DİLEĞİYLE.........

18 Nisan 2012 Çarşamba

Hayallerim vardı benim....





Dün Okulumuzun sergisine gittik.

Gözüm, bizim kuzunun yaptığı resimlerden ve etkinliklerden başka birşeyi görmedi.Sanki ünlü bir ressamın yaptığı bir resimmiş gibi uzun uzuun inceledim yaptıklarını.

O'nun yaptıkları, hep en güzeli geldi bana.

Sonra dönüş yolunda; "ya bi gün gerçekten ...." diye tam da hayal kurarken,  ufaklık; "benim gördüğüm şeyler  bunlar aslında, ne gerek var ki sergiye! " diyerek hayalimin orta yerinde, hatta en başında noktayı koyuverdi.


6 Nisan 2012 Cuma

Adını koyamadığım...





Sıktığım portakal suyunu yarıya kadar içip, kalanını bana uzatarak "biraz da kardeşim baksın tadına anne" demesi,

Yediği çağlanın en sevdiği kısmını (çekirdeği) çıkarıp "bu da ablasından kardeşeee, bakalım kardeş de benim en sevdiğim yerini sevecek mi annecim" demesi,

Okuldan gelirken babaannesigilin ordaki oyuncakçıda gördüğü oyuncak treni "kardeşime alcaktım anne, ama çok pahalıymış o kadar param yoktu" demesi,

Şimdiden daha, çok sevmek midir?
Sahiplenmek midir?
Kabullenmek midir?

Nedir tam olarak bilemedim ama, O'nun, daha hiç görmediği kardeşi için bunları yaptığını gördüğümde,  benim içimin yağlarının eridiği kesin...

Keyifli , mutlu sıcacık bir haftasonu olsun herkese....

28 Mart 2012 Çarşamba

Sonunda gördükkkk :)



Twitter ve Facebook'da ekli olan bazı blogcu arkadaşlarım öğrendiler Cuma günü.

Bilmeyenler için diyorum ki ben, kızıma bir ERKEK kardeş geliyor :)

Elif'cik ilk duyduğu an biraz bozuldu, fakat biraz damardan girip konuşarak hallettik gibi şimdilik :)

Ben kız hissetiğim için çevremdeki herkes de o şekilde kabullenmiş sanırım, birçok kişi erkek olduğunu duyunca şaşırdı. :)

Hatta biz hiç erkek ismi bile düşünmemiştik.

Artık yavaş yavaş araştırmaya giriyoruz :)

Ayrıca dün itibariyle de küçük beyin tekmelerini hissetmeye başladım artık.

5 yıl sonra bu duyguyu tekrar yaşamak çok güzel bir duygu.

Allah herkese bu duyguyu yaşamayı nasip etsin inşallah...

23 Mart 2012 Cuma

Mutluluk....



Mutluluk;
Stresli, yorucu bir günün ardından eve geldiğinde, örgüsü açılmış saçlarını, evin içinde savura savura dönen bir kuzuyu izlemektir.....

Mutlu mutlu haftasonları..........




19 Mart 2012 Pazartesi

Örmek rahatlatıyordu hani?

Örmek rahatlatıyordu, kafasını boşaltıyordu insanın, terapi gibiydi hani?
Genelde duyduğum buydu benim.
Hem o duyduklarıma dayanarak , hemde sabah içimde oluşan burukluğu atmak için geçtim başına...

Olayın aslı şöyle başladı;
Geçen gün sabah uyandığında giyinip saçını bağlamaya çalışırken ağlamaya başladı.
Noldu, neden ağlıyosun, saçını yapamadığın içinse gel ben bağlayayım dememe rağmen , söylemedi neden ağladığını.
Servisi kaçırmamak için evden çıkmak zorundaydım, o an pek ilgilenemedim kendisiyle.
İşyerine vardıktan sonra da eşimi aradım, problemi çözdünüz mü neden ağlıyormuş diye sormak için.
"Söylemedi ama saçı ile ilgiliydi sanırım, zaten en çok da buna üzülüyorum, yavrum her sabah kendisi tarayıp bağlıyor saçını" dedi.
Onu söylediği an içime koccaaa bi öküz oturdu..
Kızımın saçını evde olan anneler gibi, her gün farklı şekillerde öremediğim, O'nun istediği şekilde bağlayamadığım için ve yine her zaman bu tür durumlarda olduğu gibi çalıştığım için üzüldüm...

O yüzdendir ki, o sabah içime oturan öküzü defetmek için, akşam eve gider gitmez oturdum Elif'in saçının başınaaa...
Başladım ince incee, teeek teeeek örmeye....
İlk 10 dk. kadar ikimiz de çok iyiydik.
İlerleyen dakikalarda , aslında bir tutam olan saçı, ördükçe gözüme ne kadar çok  gür ve uzun geldi ki anlatamam.
Sanki ördükçe çoğaldılar, ördükçe uzadılar....
Sırtımın, boynumun ağrısı da cabası.
Artık sonlara yaklaştıkça bende sıkıldım, O da sıkıldı.
Öfledi, püfledi."Anneeee bitmedi mi daha?" diye sormaya başladı.
Neyse ki başarıyla bitirdik.
Sonuç : O mutlu, ben mutlu :)

Ama bidaha başına oturma cesaretini gösterebilirmiyim bilemiyorum.













 Kendini rahatlatmaya çalışan iç ses : 
1-Ama ben onlardan önce evden çıkmak zorundayım ve benim evden çıkmama yakın uyandığı için de, giyinip, saçını tarayıp, bağlayacak vaktim kalmıyor.  
2-Zaten bağlamaya ya da taramaya kalksam yaptırmıyor.

8 Mart 2012 Perşembe

....




Dün akşam "Kadınlar günü" münasebeti ile arkadaşlarımızla birlikte yemeğe gittik.
Yemek sonrası da, ne zamandır gitmek isteyip yer bulamadığımız, yer bulamadıkça daha da merak ettğimiz "FETİH 1453" filmine gittik.
Birçok eleştiri duyduk, kimisi beğenmedi, kimisi çok beğendi....
Biz beğendik.
Uzaltılmış , bazı yerlerde abartılmış bölümleri de vardı evet ama, duygusal yönleri beni daha çok etkiledi.
Hormonlarıma veriyorum bunu, gerçi hep duygusalım ben ama ....
En azından saçma sapan bir film değil.
Gidilebilir...
Gidilmeli hatta...
Biz haftaya, benim ailem ve eşimin ailesini de alarak tekrar gitmek istiyoruz hatta...

Aslında çocukların da görmesi gereken bir film.Fakat, kopan kolların, bacakların görüntüleri olduğu için sakıncalı olabilir.


Hayırlı cumalar ve iyi haftasonları........

Not:Biliyorum fotoğraf alakasız ama dün akşam kızım babannesinde kaldığı için çok özledim O'nu.O yüzden işyerindeki bilgisayarımda bulduğum bir resmini koydum :)

1 Mart 2012 Perşembe

13. haftayı bitirirken.....






Bugün 13. haftamızı bitirdik.
İlk dönemlerde oluşan mide bulantıları artık azaldı.
Rahatça yemek yiyebiliyorum .
Başta bulantılardan dolayı verdiğim 1,5 kg yi geri alıp, üzerine 1 kg daha aldım. 
Ama henüz uyku problemimi çözemedim.Sürekli uyuma isteği ve halsizlik de halen devam etmekte.
Hatta bu durumdan bezmiş olan kocam "Offf!... Allahım ben 3 tane çocuğa nasıl bakıcam " dedi geçen gün akşam yine ben uyumamak için gözlerimi zar zor açık tutmaya çalışırken.

Bu cumartesi günü dr. kontrolümüz var, umarım herşey normal gidiyordur.
Belki bu gittiğimizde cinsiyetini de öğrenebiliriz, ama bizim doktorumuz biraz garantici, hemen söylemiyor.

Etraftan aldığım tahminlere göre erkek olma olasılığı % 80.
Tahmin şekilleri  ise şöyle;
-1. hamileliğimde hiç mide bulantısı yaşamamış olmam, şimdiki hamileliğimde çokça mide bulantısı yaşayışım, "Hmmm o zaman kesin erkek bu" demesine sebep oluyor birçok kişinin.

-İlk hamileliğimde erken çıkmış olan karnımın, şimdikinde hala hiççççç çıkmamış olması.

-Birde söylenenlere göre, güzelleşmişim ...Erkek çocukları anneye güzellik katarmış.Kız çocukları ise annelerinin güzelliğini alırlarmış :)
Aslında aynıyım ben, kendimde değişen bi fark görmüyorum.
Hala güzelim yani :)
Neyse bunu ben değil , başkaları söylesin en iyisi ,kendimi övmeyi kendime yakıştıramam çünkü, ayrıca kendini öven bir insan kadar sevmediğim birşey yok. :)

Elifcik ise kardeşinin kız olmasından yana.
Sebebini sorduğumda, "Amaaaaan anne kız olursa ev işlerinde bize yardım eder, erkek olursa hep evi dağıtır" cevabını aldım.
Hani duyanda, çocuğa benim hergün temizlik yaptırdğımı düşünür.
Bunu ben daha önce niye düşünmedim kiiii? Elif kadar ileriyi görememişim ben. 

Şaka şakaaaa. :)
Neyse sağlık olsun, sağlıklı olsun, bizim için o daha önemli şu an...

24 Şubat 2012 Cuma

Yatak meselesi...

Hem 2. bebeğin gelecek olması, hem de kızımın boyunun artık şimdiki yatağına sığmaması sebebiyle yeni bir yatak arayışı içerisindeyiz.
İlk doğdugunda sadece bir karyola almıştık,  nedense!?
Zar zor sığıyor olsa da şu an hala o karyolayı kullanıyor.
Oda takımını doğduktan 2 sene sonra yeni bir eve taşındığımızda almıştık.O zaman karyolamız hala yeterli olduğu için yatağını almayıp sadece dolapları , şifonyeri ve çalışma masasını almıştık.
Şimdi de odasının yatağını mı alsak yoksa, seçtiğimiz diğer modellerden birisini mi alsak diye karar veremiyoruz.
Şimdilik bebek doğmadan 1 -2 ay öncesine kadar vaktimiz var, çok da acelemiz yok.

1. resimdeki turuncu oda bizim odamızdan, burdakine ilave büyük bir tane de şifonyerimiz var bizim.Şu an sadece çalışma masasının altındaki, yatağın içine gireceği platformu ve yatağı yok.

Diğer fotoğraflardaki yataklar ise tahmin edildiği üzere hepsi İKEA.

Fikri olan, ya da farklı yatak modelleri bilen, gören , duyan varsa eğer bana linkini ya da resmini gönderirse çok sevinirim.
Aşağıdaki resimlerdeki modeller çok net olmasa da numaralandırma yaptım bakalım en çok hangi yatak beğenilecek , yorumlarda belirtirseniz karar vermem kolaylaşacak.
Sizce?











20 Şubat 2012 Pazartesi

Haydi Anneler burayaaa :)



Evet daha önceki postta bilgisini verdiğim facebook'daki "Blogger anneleri" sayfasından sonra, ortaya çıkan yeni bir fikirle "Blogger Anneler" blogu açıldı.

Amaç yine, yeni bloglar tanımak, daha da çoğalmak, bilgilerimizi paylaşmak , bloglarla röportajlar yapıp takip ettiğimiz blogları daha da yakından tanımak...

Herkes gelsin, hadi :)

17 Şubat 2012 Cuma

Sağ gösterip, sol vurdu :)



Meğer bizim ufaklık dünden razıyımış kardeşe.
Boşuna tedirgin olmuşuz, nasıl söyleriz acaba dertlerine düşmüşüz biz.
Oysa, bu günlerde kardeşle yatıp , kardeşle kalkıyoruz....
O yüzden mutluyuz biz....
Size de mutlu haftasonları, Hayırlı Cumalar....


16 Şubat 2012 Perşembe

Facebook'da bloogger anneleri :)



Sevgili Filiz'in fikri.

Aklına gelmiş, iyi ki de gelmiş, bloğunda paylaşmış.

Birbirimizi daha yakından tanıyabilmek için , yeni bloglarla tanışmak için, daha samimi olabilmek için.

Biz katıldık facebook'daki blogger anneleri grubuna, sizleri de bekleriz.... :)



9 Şubat 2012 Perşembe

:(

Biraz önce bloglar arası gezinirken yorumlarda rastladım bu bloga.
Bu yazısını okudum kahroldum, içim parçalandı.
Bir an kendimi O'nun yerine koydum, hıçkıra hıçkıra ağladım...
Ne kadar zor canının bir parçasını bırakıp hastanede olmak, hem kendi hastalığını, derdini unutup , aklının canının yarısında olması :(
Bu gece O'nun için dualarım.
Umarım bu hastalığı daha önce olduğu gibi tekrar yener.

Ve bir başka yazısındaki bu dilekleri gerçek olur...
 Canım seninle yaşayalım ne olursun yalvarıyorum rabbime bu hastalık tekrarlamasın. Şu gülen yüzün hiç solmasın. Hep seni düşünen en iyiyi senin için karar veren annen baban hep senin yanında olsun inşallah. Sen kek istediğinde lafını ikiletmeyen annen hep yanında olsun canım yavrum. Hep sen oyuncaklarını dök, hep ben toplayayım olurmu annem. Ama yeterki yanında olayım.  

8 Şubat 2012 Çarşamba

Korktuğumuz kadar zor olmadı açıklamak :)



Geçtiğimiz cuma günü Mevlid Kandili sebebiyle Elifle birlikte namaz kılıp dua etmiştik.
Duasının sonunda kendisi "Allahım bana bi kardeş ver" dedi.
Fırsat bu fırsat, nasıl olsa kendisi istedi diyerek, ertesi gün sabah gideceğimiz doktor kontrolüne gitmeden önce söyleyelim bari dedik.
Cumartesi sabah uyandık, odasından yanımıza getirdik,  hem biraz yatak keyfi yapıp oynaşmak için , hemde akşam elimize geçmiş olan fırsatı değerlendirmek için.
Biraz oynaştan sonra , babası; "babacım hani sen dün bi kardeşin olması için Allaha dua etmiştin ya, bugün doktora gidicez belki bi kardeşin olabilir sanki" dedi.
"Tamam" dedi sadece...
İlk önce gelmek istemedi , daha sonra doktora gidene kadar biraz konuştuk.. (daha önce yaşadığım düşük olayından sonra benim bir süre istirahat etmem O'nu korkutmuştu sanırım yine böyle şeyler olabileceğini düşündü.)
Bu defa böyle şeyler olmayacağını bana bir zarar gelmeyeceğini, doktor'un sadece karnıma bir jel süreceğini ve bilgisayardan kardeşini göreceğimizi söyledik, kabul etti.
Doktor'a gittiğimizde beklerken O'na duvarda asılı olan birsürü ultrason resimlerini gösterdim.
Bi süre baktıktan sonra; "eeeee anne benim kardeşimin resmini asacak yer kalmamış orda ama" dedi.
Karı koca tedirgin olan yüzümüz biraz yumuşadı, aynı anda göz göze gelip gülüştük.
Sonra "biz bi bebeğimizi görelim açtırırız kızım ordan bi yer" dedik. :)
 Muayene için odaya girdiğimizde hiçççç ekrana bakmadı, biz de , doktorumuz da bak kardeşine ne kadar küçük, aaa sana mı benziyor falan dememize rağmen, elindeki şirine oyuncağından başka bişrşeye kafasını kaldırıp bakmadı.
Akşam eve geldiğimizde, bize gezmeye gelen teyzesine "baaaakkk benim kardeşimin resmine" dedi.Bu olay hoşumuza gitti benimsemiş demek ki dedik. :)

Konuşuyoruz yine ara ara, kardeşi ile ilgili eski yatağını kardeşine vereceğimizi, O'na yeni yatak alacağımızı, kardeşi ilk doğduğu zaman çok küçük olacağından bir süre bizim yatak odamızda yatacağını, kendi başına yemek yiyemeyeceğinden dolayı benim kardeşini emzirmem gerektiğini falan....
Bu konudaki cevabı; "Zaten biraz büyüyene kadar seninle yatsın, ben odamda babamla yatayım anne.Çünkü ben okula gidiyorum ya, gece ağlarsa bende uyanırım, uykumu alamazsam okula geç kalırım, biraz büyüyünce benim odama alırız yine yatağını" oldu.
Anlattığımız sürece herşeyi anlıyor, ufak tefek kıskançlıklar mutlaka olacaktır, zaten olmamasını anormal bir durum olarak görüyorum.
Bakalım zaman ne gösterecek.
Bekleyip , (inşallah) yaşayıp göreceğiz....

3 Şubat 2012 Cuma



Geçen hafta başı daha, kocccaaa bir hafta bizi bekliyor derken, haftanın sonuna geliverdik hemencik.
Tatil boyunca kendisi uyanana kadar uyandırmadım hiç, uykunun tadını iyice çıkarsın diye.
Hatta şu an O'nun odasındayım tısıl tısıl uyuyor daha :)
Birlikte sinemaya gittik, güne gittik, evde oyunlar oynayarak vakit geçirdik, bol bol dinlendik, geç yattık , geç kalktık, ben internetten uzak durmaya çalıştım.
Gayet güzel bir hafta oldu bizim için, umarım herkes için güzel olmuştur...
Herkes için keyfli, mutlu, sıcacık bi haftasonu olsun....

Hayırlı cumalar, Mevlid Kandilimiz mübarek olsun...

25 Ocak 2012 Çarşamba



Sabırlı olmaya çalışıyoruz.
Ama her zaman aynı sabrı gösteremiyoruz .
Aslında şöyle diyelim, daha çok babası sabırlı, ben babası kadar sabır gösteremiyorum maalesef .
Geçen gün gece, çok geç saat olmasına rağmen hala uyumamak için direnirken, O'na; "uyu artık ben işe gidicem yarın" diye bağırdıktan sonra kendime geldim.
Beni oyalamak için şirinlikler yapan suratı değişti birden.
Üzüldü, bende üzüldüm...
Sonra hatamı farkedip, "bugün işyerinde biraz fazla yoruldum, bağırmak istememiştim aslında" diyerek özür diledim ondan.
Sözde vicdanımı rahatlatmak için.
Yüzü güldü hemen , koca bir insan gibi olgunluk gösterdi ve suratını tekrar şirin bir ifadeye çevirerek "önemli değil annecim" dedi.Öptü yanağımı...
Özür dileyerek sözde rahatlatacaktım ya kendimi , O'nun gösterdiği hoşgörüyü gösteremediğim için, benim içim daha da yandı ...
Sonra O uyudu, ben uyandım....


22 Ocak 2012 Pazar

İçimdeki çocuk ;)

Şimdi anlıyorum sebebini , beni niye aramadı bugün diye kendimce kapris yapmıştım, gücenmiştim, üstüne üstlük bu durumu içime sığdıramayıp telefonla arayarak "sen beni niye aramıyorsun hiç bakiim! " diye tripler yapmıştım  kocama.

2011'in son saatlerinde, hatta son dakikalarında, twitter'dan "2011'in son bombası" diyerek gönderdiğim aşağıdaki resimle öğrendi kocam ve yılbaşı sebebiyle birlikte olduğumuz arkadaşlarımız.




Şimdilik bizim ufaklığın bilgisi dahilinde değil.
Çünkü O yeni bir kardeş olayına tepkili biraz.
Şubat sonuna doğru kendisine açıklamayı düşünüyoruz.
Bu aralar babası,ben hatta babannesi ve dedesi tarafından sürekli yoklamalar yapılıyor.
Bir kardeşin olsa ne kadar güzel olur falan diye, yumuşama var bakalım.
Hatta kendince isim bile ayarlamış, kız olursa Zeynep, erkek olursa A(p)dullah olacakmış.Zeynep'i biz de beğendik fakat Apdullah nerden çıktı kızım diye sorduğumuzda, okulda 4 yaş sınıfında bir çocuk olduğunu söyledi.
Şimdilik ses çıkarmadık.Cinsiyeti belli olduktan sonra, erkek ise eğer, sanırım Apdullah ismini değiştirmek için çeşitli isim alternatifleri sunarız kendisine :)
2 gündür de gece yatarken "Allahım bana bi kardeş ver" diye dua ediyor. :)
Sanırım açıklamak düşündüğümüz kadar zor olmayacak.

Asıl bütün bunlardan önce derdim , kızımdan sonraki 2.hamileliğimde yaşadığım o kötü düşük olayından sonra, şimdikinin, ikimiz için de sağlıklı bir şekilde gerçekleşecek gebelik olması tek dileğim....
İlk öğrendiğim haftalarda, gördüğüm kabuslardan dolayı uyuyamıyordum, ama cumartesi günü kontrolde kalp atışlarını duyduktan sonra biraz daha sakinim, uyuyabiliyorum en azından.
Hatta uyumaktan dediğim gibi aldığım hobi malzemelerine bile el atamadım :)
Şimdilik herşey çok iyi , inşallah bu şekilde gitmeye devam eder...
Herkes için güzel bir hafta olsun...


20 Ocak 2012 Cuma

                                                        
                                                                                   Hayırlı cumalar...

                                                                  Herkese güzel ve mutlu haftasonları....

16 Ocak 2012 Pazartesi

Berbat Pazar....

Aksiliklerle başladı ve öyle devam etti pazar günü.

Geçenlerde okuldan gelen toplantı kağıdının üzerindeki tarihi 15/01/2012 olarak okumuş olan biz, sabahın 08:00'inde uyanıp, saat 09:00'da okul kapısının önüne dikildik karı koca.
Okulda kimsecikler yoktu, kendi kendimize de dedik ki kocamla birlikte "ne sorumsuz veliler var yaaa kimsecikler gelmemiş bak toplantıya!" (tarihi farkedince asıl sorumsuz durumuna bizim düşeceğimizi bilmeden)
Güvenlik görevlilerine sorduk niye kimse gelmedi toplantıya diye , onlar bize böyle bir bilgi verilmedi demelerine rağmen inanmadık birde sabahın dokuzunda okul müdüresini arattık.
Tabiki müdüre hanımdan da aynı cevabı duyduk.
Sonradan anladık ki kağıtta yazılı olan tarih 13/01/2012 imiş.Aslında bizde bir problem yok, problem 3 rakamını 5 gibi yazmış olmaları.
Eğer çok dikkat edilirse öyle farkediliyor rakamın aslında 3 olduğu.
Neyse dedik canımızı sıkmayalım olan oldu, bu sayede güne erken başlamış olduk...
Eve döndük kahvaltı vs. derken öğle saatleri geldi, Taaa 3-4 gün önce kocama aldırdığımı yufkayı börek yapayım artık diyerek başına geçtim.
Börekler sarıldı tepsiye dizildi ufaklıkla birlikte.Sonra yanına birde kek yapalım dedik, ki keşke demez olaydık.
Un kavanozunu dolaptan almaya çalışırken, kesme tahtasının tam dolu zeytinyağı şişesini devirmesi ile birlikte yerler tamamen yağ oldu.Allah'tan halıya gelmedi sadece fayansta kaldı.
Kendime söylene söylene temizledim.Artık pırıl pırıl olmuştu her yer.
Vazgeçmiştim artık kek yapmaktan falan.Tezgahın üzerine çıkardığım kek malzemelerini tekrar yerlerine yerleştirdim, çünkü ne kek yapacak istek ne de hal kalmamıştı bende.
Zaten akşam saatleri yaklaşmıştı, yemek hazırlamam lazımdı.
Yemek hazırlandı , sofra kuruldu yenildi kaldırıldı bir şekilde.Bir şekilde diyorum çünkü o aralarda da ufak tefek sakarlıklarım oldu.
Artık yorulmuştum, elimde tabletle birlikte hem dinleneyim hemde internette dolaşayım diyerek yatağa uzandım, yanıma koyduğum soda şişesi ile birlikte.
Son yudumlara yakşırken öksürmemle birlikte, soda şişesi çarşafını ve nevresimlerini daha 1 saat önce değiştirdiğim yatağın üzerine devriliverdi....
Artık sinirlenmiştim kendime apar topar nevresimleri değiştirdim.
O an artık etrafa daha fazla zarar vermeden yatmam gerektiğini anladım ve yattım.
Yani anlayacağınız dinlenmeyi bile beceremedim dün.

Yorucu bir pazar günüydü, sanırım çalışmış olsaydım bu kadar yorulmazdım...

Not:Yazdıktan sonra yazıyı tekrar okumadım, cümle düşüklükleri, anlamsız yerlerde nokta-virgül ve anlamsız kelimeler olabilir.Yorgunum, çok zor geldi valla okumak.

Not2: Kızımın öğretmeni aradı biraz önce, yazının düzgün yazılmamasından dolayı üzgün olduğunu belirtmek için.Neyse aramış olması iyi geldi, birdahakine daha dikkatli yazarlar sanırım... 

11 Ocak 2012 Çarşamba


Çeşitli bloglarda görülüp gaza gelinerek alınmış hobi malzemelerini görüyorsunuz aşağıda.
Eğer ben uyumaktan vakit bulup da onların başına geçersem eğer, ilerleyen günlerde yayınlanacak olan postlarda bir keçenin, kasnağın nasıl mahvedilğini göreceksiniz.
Ama dediğim gibi, bi uyanıp başına geçmem lazım işte.





6 Ocak 2012 Cuma

Bir teşekkür yazısı ...

Geçenlerde kocama buradan yazdığım yazı etkisini yeni gösterdi.
Okumuş blogu , "mesaj alındı" dedi.
Dün akşam sinemaya gittik arkadaşlarımızla birlikte.
Film iğrençti, saatinden dolayı tercih etmiştik o filmi (Sümela Manastırı Temel ) ama çok büyük hata etmişiz maalesef. Gitmeyi düşünenler varsa eğer, sakın biz gibi bir hata yapıp gitmeyin bence...Çok saçma bir film çıktı.
Her ne kadar hiçbirimiz de filmden zevk almasak da , uzuuun bir süre sonra çocuksuz dışarda olmak bile güzeldi.

Yani demem o ki sevgili kocacım, bu iş burada bitmedi.
Devamını beklerim ;)

3 Ocak 2012 Salı

Sevdim seni 2012...






































Çok güzel girdik biz 2012'ye...

Şaşırtıcı, sevindirici, heyecan verici, düşündürücü  birçok duyguyu yaşattı 2012'nin son saatlerinde yaşadığımız bu olay...

Beklemediğim bir şekilde hızlı gerçekleşen dileğimden bir tanesi, sanki kapının önünde bekliyormuş da
2012'nin girmesini beklemiş...

Ya da 2011'nin son kıyağı mı demeli bilmiyorum ama, umarım yumuşacık, pespembe devam edersin...