Sayfalar

30 Nisan 2012 Pazartesi

KAЯIŞIK........

Bu ara günler yoğun ve stresli geçmekte.
Hamileliğimin de 22. haftasına girmiş bulunmaktayım.
En son geçtiğimiz cumartesi günü gördük minik kuzuyu.
Şimdilik herşey yolunda gidiyor.
Zaman azaldıkça her konuda terdeddütlerim de artmaya başladı.
Acabalar, nasıl olurlar, ya olmazsalar, nasıl yetişirimler beynimde dolaşmaya başladı şimdiden.
En çok merak ettiğim şey ise sevgi konusu...
İlk göz ağrımıza olan sevgimiz azalacak mı, yoksa daha da artacak mı?
Ailemize katılan miniği de, aynı ilk göz ağrımız kadar çokkk sevecekmiyiz?
2 çocuklu hayatta bizi neler bekliyor?
Evimizin minik ablası bu yıl ilkokula başlamalı mı? Eğer yeni çıkan bu 5 yaş yasasında mecbueiyet yok ise, biz başlatmama taraftarıyız.Eğer mecbur ise hangi okula gitmeli?
2. bebeğimize kim bakacak?
Ben 2 çocukla çalışmayı yüzüme gözüme bulaştırmadan becerebilecekmiyim?

Doğumdan önce bütün evin bekleyen temizliğinin telaşı da apayrı bir sıkıntı maalesef.
Bütün ev boyanacak, iğneden ipliğe heryer, herşey temizlenecek....
Ve o yaz sıcağında ben bütün bunların üstesinden nasıl geleceğim?
Çok mu kafama takıyorum acaba, yoksa bunları şimdiden düşünmem normal mi bilmiyorum ama  zor, yoğun, yorucu, fakat sonunda bir o kadar da keyfli günlerin olacağını (olmasını) ümit ederek kendimi teselli etmeye çalışıyorum.

Zaman geçtikçe içimdeki çocuk da büyüyor :).....







23 Nisan 2012 Pazartesi

Bugün 23 Nisan....

En kıymetli varlığımız olan ÇOCUKLARIMIZIN ve tüm Ulusumuzun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun...........



İçimdeki çocuk da çokk coskulu bugün. Hissetmiş olmalı :))

19 Nisan 2012 Perşembe

Okunası güzel bir yazı....

Facebook'da gördüm ve paylaştım, okuyup duygulandığım, bazı şeylerin değerini kaybetmeden bilmemiz gerektiğini hatırlatan çok güzel bir yazı.
Daha çok kişinin de okuması gerektiğini düşündüğüm için burada da paylaşmak istedim....


Bu akşam eve geldiğimde Eşim Akşam yemeğini servis ediyordu. Elini tuttum ve ona söyliyeceğim şeyler olduğunu söyledim. Masaya oturdu ve sessizce yemeği yemeye başladı. Ve yine Gözlerinde o korkuyu gördüm.

Bir an da kasıldım ağzımı acamıyordum ama düşüncelerimi söylemem lazımdı. Ben boşanmak istiyorum. Sinirlenmedi Sözlerime karşılık vermedi, sadece sebebini sordu.

Bir cevap veremedim ve buna çok sinirlendi elinde ki Çatal Bıcakları fırlattı. Bana bağırdı ve Adam olmadığımı söyledi. Bu akşam tek kelime konuşmadık. Eşim bütün Gece ağladı. Farkındaydım Evliliğimiz ne olacağını merak ediyordu, ama onu tatmin edecek birşey söyliyemiyecektim. Ben jane'e aşık oldum, eşimi sevmiyorum artık.

Bu vicdan azabıyla bir Evlilik sözleşmesi hazırladım, Evi, Arabayı ve Şirkettin 30% ona vercektim. Sözleşmeye kısa bir süre baktı ve yırttı. 10 yıl hayatımı paylaştığım bu Kadın bana yabancı olmuştu. Onun harcadığı zamana ve enerjiye üzülüyordum, ama geri dönemezdim, Jane'e çok aşık olmuştum. Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı, bu benim beklediğim bir tepkiydi. onun ağlaması benim hafiflememe sebep olmuştu. Bir süredir aklımdan geçiriyordum boşanmayı, bu fikir bende saplantı haline gelmişti ve şimdi bu duyguyu daha da güclü hissediyordum ve doğru karardı.

Bir sonra ki akşam eve geç gelmiştim ve Eşimi Masada yazı yazarken gördüm. Çok uykum vardı ve Akşam yemeğini yemeden uyumaya gittim. Jane ile geçirdiğim o kadar saat beni yormuştu. Bir ara uyandım ve onu hala yazı yazarken gördüm Masa da. Ama bu benim Umrumda değildi ve başımı cevirip uyumaya devam ettim. .

Ertesi sabah bana Şartlarını yazı halinde sundu. Benden hiç birşey istemiyordu, sadece boşanmamızı ilan etmek için 1 ay müsade istedi ve bu zamanda normal bir Aile gibi davranmamızı istedi. Bunun sebebi Oğlumuzun 1 ay sonra Sınavların olması ve bu dönemde ona bu yükü bindirmemekti. Bu kabul edilebilinir. Birşey daha vardı, benden onu Evlilik Gecesinde onu kapıdan içeriye nasıl taşıdığımı hatırlamaktı, ve 1 ay boyunca her sabah onu Yatak odasında Kapıya kadar taşımamı istedi. Kafayı yediğini düşündüm, ama son günlerimizin iyi gecmesi acısından, kabul ettim.

Sonra bu şartlardan Jane bahsettim, yüksek ses ile gülüp bunun çok sacma olduğunu ve eninde sonunda Boşanmayı kabul etmek zorunda kalacağını söyledi.

Eşimle boşanma konusunu açtığımdan beri Fiziksel temasda bulunmadık. Bu sebepten ilk gün onu kucağıma alıp kapıya götürdüğümde tuaf bir duygu yaşadım. Oğlumuz arkamızda duruyordu ve alkış yapmaya başladı 'Babam Annemi kucağında taşıyor' bu onu çok sevindirmişti, Sözleri canımı acıtmıştı... Yatak odasından Evin Kapısına kadar 10 metre taşıdım. Eşim gözlerini kapatı ve kulağıma'Oğlumuza boşanmamızdan bahsettme' diye fisildadı. Bende başımı öne eğerek tamam dedim, ve içime bir üzüntü çöktü. kapı önünde onu bıraktım Eşim Otobüs durağına gitti ve onu İşe götürecek olan Otobüsü bekledi. Bende tek başıma Ofise gittim.

2. gün bu oyunu oynamak bize daha kolay gelmişti. eşim başını Göğüsüme yasladı, ve onun kokusunu duydum. Birden Eşime uzun süredir bakmadığımı anladım. Ve onun Evlendiğim zama ki kadar Genc olmadığını farkettim. Yüzünde hafif cizgiler oluşmuş saclarına ak düşmüştü. Gecen yıllar öylesine yanından geçmemişt, O an kendime ona bununla neler yaptığımı sordum.

4. Gün onu kucağıma aldığımda bir güven duygusu yaşadım. Bu bana Hayatının 10 yılını Hediye eden Kadın.

5. gün bu güven duygusu daha da büyümüştü. bundan Jane bahsettmedim. Günler geçtikce onu taşımak daha da kolaylaşmıştı, belki de bu sayede yaptığım antreman dan dolayı dı bu.

Bir Sabah onu ne giyeceğini düşünürken izledim. İsyan ederk her gün kıyafetlerin biraz daha bol geliğini söyledi. Birden onun ne kadar süzüldüğünü ve kilo verdiğini farkettim. Demek ki onu her sabah daha kolay taşıyabilmemin sebebi buydu. Birden yüzüme yumruk gibi vurdu. Bu kadar Acıyı ve Üzüntüyü Kalbinde taşıyordu. farkında olmadan başını okşadım. O an Oğlumuz da geldi ve ' Baba Annemi taşıman lazım ' dedi. Bu hayatımzın bir parcası olmuştu, Babasının Annesini odadan Kapıya taşıması. Eşim Oğlumuzu yanına çağırdı ve ona sıkı sıkı sarıldı. Ben başımı cevirdim, son anda kararımdan vazgecmek istemiyordum. Onu kucağıma aldım ve Yatak odasından Kapıya kadar taşıdım. Elini enseme koymuştu ve ben onu sıkı sıkı tutmuştum. Tıpkı Evlendiğimiz gün gibi.

Artık Huzursuzlanmıştım bu kadar kilo vermesinden. Son Gün onu kuçağım da taşıdığımda hareket etmedim. Oğlumuz okuldaydı ve Eşime Hayatımızda ki yakınlığın ne kadar eksildiğini söyledim. Ofise gittim arabadan fırladım kapıyı kilitlemeden bunun için zaman yoktu. Her anın kararımı değiştirmesinden korkuyordum ve Merdiven den yukarı koştum, yukarı varınca Jane kapıyı actı. Ona Karımdan boşanmayacağimi söyledim.

Şaşkın bir ifadeyle elini anlıma koydu ve ' Senin ateşin mi var' diye sordu. Üzgünüm Jane ama ben artık boşanmak istemiyorum dedim. Evliliğimizin renksiz kalması sevgi eksikliğinden değil, birbirimizin değerini unuttuğumuzdan dı. Şimdi aklıma geldi ki, ona Evlendiğimiz Gün kapıdan içeri taşıyınca ömrümün sonuna kadar Sadakat yemini verdiğimi........ Jane olayı anlayınca yüzüme bir tokat attı ve kapıyı kapatarak ağlamaya başladı. Hemen aşağa koşup ilk Çicekciye gidip Eşime bir Buket çicek aldım, üzerinde ki Karta da'''Seni her Sabah hayatımın sonuna kadar taşıyacağim'''' .

Eve vardığımda yüzümü bir gülümseme kapladı, elimde Çiceklerle yatak odasına gittim ve Eşimi yatağın üstünde Ölü buldum. Eşim aylardır Kanser ile savaşıyordu ve ben Jane ile ilgilenmekten bunu farketmemiştim. Fazla yaşamayacağını bildiği için, beni Oğlumun bana negativ tutumundan korumaya çalışmıştı . En azından Oğlumun gözünde iyi bir Eş olarak kalmamı istemişti.

İlişkide ki küçük şeylerdir önemli olan. Villalar, arabalar çok paralar değil . bunlar hayatı kolaylaştırır ama asla Mutluluğun temeli olamazlar.

İlişkine zaman ayır ve ilişkinin güven ve huzur anlamına gelecek şeylere meşgul ol.

Mutlu bir beraberlik yaşa.

BİRBİRİMİZİN DEĞERİNİ UNUTMAMAK DİLEĞİYLE.........

18 Nisan 2012 Çarşamba

Hayallerim vardı benim....





Dün Okulumuzun sergisine gittik.

Gözüm, bizim kuzunun yaptığı resimlerden ve etkinliklerden başka birşeyi görmedi.Sanki ünlü bir ressamın yaptığı bir resimmiş gibi uzun uzuun inceledim yaptıklarını.

O'nun yaptıkları, hep en güzeli geldi bana.

Sonra dönüş yolunda; "ya bi gün gerçekten ...." diye tam da hayal kurarken,  ufaklık; "benim gördüğüm şeyler  bunlar aslında, ne gerek var ki sergiye! " diyerek hayalimin orta yerinde, hatta en başında noktayı koyuverdi.


6 Nisan 2012 Cuma

Adını koyamadığım...





Sıktığım portakal suyunu yarıya kadar içip, kalanını bana uzatarak "biraz da kardeşim baksın tadına anne" demesi,

Yediği çağlanın en sevdiği kısmını (çekirdeği) çıkarıp "bu da ablasından kardeşeee, bakalım kardeş de benim en sevdiğim yerini sevecek mi annecim" demesi,

Okuldan gelirken babaannesigilin ordaki oyuncakçıda gördüğü oyuncak treni "kardeşime alcaktım anne, ama çok pahalıymış o kadar param yoktu" demesi,

Şimdiden daha, çok sevmek midir?
Sahiplenmek midir?
Kabullenmek midir?

Nedir tam olarak bilemedim ama, O'nun, daha hiç görmediği kardeşi için bunları yaptığını gördüğümde,  benim içimin yağlarının eridiği kesin...

Keyifli , mutlu sıcacık bir haftasonu olsun herkese....