Sayfalar

31 Aralık 2011 Cumartesi

2012'ye saatler kala...

Geçen yılın son günü, 2010 ajandasını kaldırıp, 2011 ajandasını masama koyarken sayfalarını hızlıca elden geçiştirip , "bu sayfalar nasıl bitecek, neler neler not alınacak kimbilir" diye içimden geçirdiğim anı  daha dün gibi hatırlıyorum.

Üzüldük, ağladık, sevindik, heyecanlandık, şaşırdık , kaybettik, kazandık, koskoca bir yılı daha bitirdik.

Yeni yılda , yeni başlangıçlar, yeni umutlar, yeni kararlar, sağlık, mutluluk, huzur, bol şans ve tüm sevdiklerimiz hep bizlerle olsun...




29 Aralık 2011 Perşembe

Bende aldım hediye :)

Path'de gördüm yaptığı keçe süsleri.
"Ne güzel, sizi kıskanıyorum valla, ben beceremiyorum böyle şeyler" dedim eklediği resmin altına.
Hiç beklemeden, tüm samimiyetiyle , "sen ver adresini ben göndereyim sana" dedi..
Yapmış, hemencecik de göndermiş.
Geldiler bugün bana.
Kargo poşetini sevinçten nasıl açtım bilmiyorum :)
İşyerindeki yılsonu yoğunluğundan bezmiş olan benim, gün boyu tebessüm etmeme sebep oldu bu ciciler..
Bayıldım hepsine, özellikle o minik eve :)

Eve gelir gelmez Elifcik'le astık hemen ağacımıza.
Ne kadar teşekkür etsek size azdır Bahar ve kızısı Yağmur.


Öperiz sizi Anne kız :)











Son 2...





















Bugünlerde çok yoğunum, dolayısıyla yorgunum...
Malum yılsonu...
Ofisteki herkeste bir koşturmaca.
Sayım , yüklemeler, mailleri arşivleme, eski dosyaları toparlama-yeni dosyalar açma , mutabakatlar, extreler, faxlar, telefonlar ...

Bütün bunlar bitsin artık ve girelim yeni bir yıla....

Amaç yeni yıla girmek mi? Hayır...
Sanki yeni yıla girince herşey değişecek mi? Tabiki hayır...
Ama nedense haftanın, ayın, yılın son günleri yaklaştıkça iş yoğunluğu sebebiyle artan bir bıkkınlık sözkonusu bende...
Üzerine kızın hasta olması da cabası...
Yeni yıla nasıl girersek bütün bir yıl öyle geçermiş ya, o yüzden kızı hemen iyileştirmem lazım benim...

26 Aralık 2011 Pazartesi

Dikkat uyurken kar yağabilir....


Daha önceden de karıştırıyordun bu kıyafet meselelerini.
Yazın, kazak- mont giymek isterken, kış geldiğinde kısa kollu t-shirt- sandalet falan giymek istiyordun.
Neyse bu defa mevsimi tutturdun... :)

Not:Yaptığı yaramazlıktan dolayı, anne ya da baba kitap okumadan tek başına uyuma cezası aldığında, uyuyup uyumadığını kontrole gelen annenin karşılaştığı manzaradır yukarıdaki resim.

23 Aralık 2011 Cuma

Kestik, yapıştırdık, süsledik...
Adresleri de tamaladıktan sonra babası ile, adreslerine ulaştırılmak üzere postaneye götürecek kuzucuk :)
El emeği, göz nuru yılbaşı kartlarımız...




22 Aralık 2011 Perşembe

Bir süpriz günü daha başarıyla sonuçlandı...






Bu keki daha önce sevgili Kurabiyegiller'de görmüştük.
Süpriz günü olması sebebiyle ne yapsak diye düşünürken, aklımıza bu keki yapmak geldi.
Biz çokk beğendik...Görünüşünü de , tadını da :)

21 Aralık 2011 Çarşamba

Sana söylüyorum blog, sen anla kocacım...


Dün akşam için arkadaşlarımızla birlikte Üstün Dökmen'in "Küçük şeyler" adlı gösterisine gitmeye karar vermiştik.

Son anda arkadaşlarımızın çoçuklarını bırakacakları yer ile ilgili sıkıntı çıkınca onlar iptal etmek zorunda kaldılar.

Biz de ilk önce yalnız gitmeyi düşündük, sonra nedense gitmekten vazgeçtik.

Aslında uzuuuun zaman sonra çocuksuz dışarıya çıkacak olmamız heyecanlandırmıştı beni.

İptal ettikten sonra keşke gitseydik dedim kendi kendime, ama sadece kendi kendime...

Bunu dile getirseydim eşimde kesin kabul ederdi aslında.Neyse...

Bundan sonrası sevgili kocacıma; :)
Şimdi diyorum ki ben; en kısa zamanda çocuksuz, arkadaşlı veya arkadaşsız dışarıya çıkmamız lazım.

Bu arada ne kadar ara ile blogu okudugun da ortaya çıkmış olacak bakalım.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Kelebekçik...





Giriş kapımızın önünde ölen kelebeği görünce, hemen kenara aldı.
Ve dedi ki;"Kelebeği kenara aldım anne, başkaları kapıdan girerken görmeden üzerine basarsa iyice ölmesin diye."
Güzel kızım benim ölmüş de olsa kelebekçiğin üzerine basılırsa acı çekeceğini düşündü heralde. :)

12 Aralık 2011 Pazartesi

Don't super mother :(



Sanki kendim yapabilecekmişim gibi, annemden getirdiğim kuru patlıcan dizisini gören arkadaşım "yarın akşama kuru patlıcan dolması yapayım bari" dedi.
İşte o an, 10 yıllık evliliğim boyunca hiç kendim kuru biber-patlıcan dolması yapmadığımı, hatta turşu da, zeytin de, tarhana da yapmadığımı farkettim.Pasta, börek dersen binbir çeşidini bilirim, yaparım ama sözkonusu yemek grubu olunca havam sönüyor maalesef .
Ben ne zaman;Tarhanamı, salçamı, turşularımı,konservelerimi, zeytinlerimi kendi yapanlardan olacağım bilmiyorum.Şu an bütün bu ihtiyaçlarım annem ve kayınvalidem tarafından karşılanıyor.
Hatta sarmalarımı, dolmalarımı annem doldurup pişmeye hazır bir şekilde kaplara doldurup gönderiyor.Buzluğa atıyorum bende.Zor zamanlarda kurtarıcım oluyor, çoğu zaman pişirmeye kıyamasamda.
Allah onlara uzun ömür ve sağlık versin inşallah.

Ne zamana kadar böyle sürecek bilmiyorum ama biryerden başlayıp benim bu işleri kıvırmam lazım.

O zaman, bari bende bu haftasonu kuru biber ve kuru patlıcan dolması yapayım. (Bu cümleyi kendim kurunca pek bi değişik geldi :)

İtiraf:Aslında annemden getirdiğim kuru biber ve patlıcanları mutfakta görüntü hoşluğu olması açısından getirmiştim.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Hadi bi cesaret...

Bu sabah servisle geçerken gördüm onları.Aslında uzun zamandır ordalar ama, bugün özellikle dikatimi çekmelerinin sebebi havanın yağmurlu olmasıydı sanırim.
Boş bir arsada birkaç öbek olusturmuşlar.
Sanırım arabalarında yatıp kalkıyorlar çünkü çadır falan da görmedim etraflarında.
Saat 08:15 civarıydı biz ordan geçerken, hafif yağmur çiselemesine rağmen, onlar yere yazdıkları bir cuvalın üzerine oturmuş kahvaltı ediyorlardı.
Sonra 15-20 metre ilerilerinde 4-5 tane çocuk sabahın 08:15'inde, o yağmurun altında, üzerlerinde kalın mont, hırka olmadan, ayaklarında terlikle sek sek oynadıklarını gördüm.
Sonra bizi düşündüm.
Daha biraz önce evden çıkarken kızımı kat kat giydirdiğim aklıma geldi.
Bende mi problem var acaba diye düşündüm kendi kendime.
Biz 2. bir çocuğa karar vermek için kırk kere düşünürken onlar tam 4 tane yapmış.
Yanlış anlaşılmasın amacım onları küçümsemek veya hor görmek değil.
Amacım, kendi cesaretsizliğimi, pinpirikliliğimi, onların ise cesaretini dile getirmekti.

6 Aralık 2011 Salı

....



Biraz önce babasına ve bana söylediği cümle;
-Ben sizin gibi hanım evladı değilim!

Şimdi, anneanne ve babannesini övdü , beni de yerin dibine mi soktu bu çocuk?!?!

5 Aralık 2011 Pazartesi

Ahhh İstanbul....

Eylül ayında 2 günlüğüne gidip, doyamadan geri döndüğüm İstanbul gezisinin fotografları...
Evet Eylül ayında gittim, biz Aralık ayındayız ve ben 3 ay sonra bilgisayara aktardım.
Yuhhh!!!...

İlk önce Eminönü' ne gittik...


Üstteki kafes mumluklardan almadığıma bin pişman oldum.Bir tanesinin üzerinde görüldüğü gibi sadece 14 tl idi.Buna benzer mumluklar mudo'da ve benzeri yerlerde çok daha pahalı...




























Daha sonra Bakırköy pazarı...
Cumartesi günü sadece buralara gidebildik maalesef.Pazar günü de birkaç alışveriş merkezine gittik.
Hemencik bitti İstanbul macerası...




2 Aralık 2011 Cuma

Diş sorunu...



Biraz önce babanneni aradım.
Telefona sen çıktın.
İlk önce hoş beş güzel muhabbet, sonra tamda ben konuyu bir süredir sallanan ve bir türlü çıkarmamıza izin vermediğin dişine getirdim kiiii,telefondaki ses birden kesildi.
Babannen aldı telefonu içeriye kaçmışsın diş muhabbetini duyunca.
Akşam baban dişini çıkarmak için yeltendiğinde, agzını sıkı kapayıp ellerinle de duvar ördün.
Sonra da ben yarın babanneme çıkarttırcam, sen acıtıyosun diye babana çıkarttırmadın.
Şimdi de babannene, babama çıkarttırıcam ben dişimi demişsin.
Akşama ne uyduracaksın bakalım küçük hanım.
Acısız ve kolay bir şekilde diş çıkarma yöntemi bulmalıyız.Bilen varmı?

Bir itiraf...
Aslında bende küçükken dişim çıkacağı zaman korkardım.
Hatta bu yaşımda hala dişçiye gitmekteye korkarım.
Geçenlerde dişçiye gitmiştim ya o koltuğa oturduğumda titriyordum korkudan.
Seni gayet iyi anlıyorum aslında bu korkuyu yeni yaşamış biri olarak.
Ben bile bu yaşımda hala korkarken senden korkmamanı beklemiyorum